Son yıllarda tüm dünyada inflamatuar bağırsak hastalıkları, özellikle Crohn hastalığı ve ülseratif kolit tanısı alan hasta sayısının arttığını görüyoruz. Son veriler, Crohn hastalığı için 100.000 kişide 17,8 vaka ve ülseratif kolit için ise 100.000 kişide 28,4'e ulaşan insidans oranları gösteriyor. İnsidans coğrafi olarak değişiyor ve öncelikle yaşlı popülasyonları etkiliyor, gelişmiş ülkelerde daha yüksek prevalans gösteriyor.
Şu anda, ileo-kolonoskopi yoluyla endoskopik değerlendirme, inflamatuar bağırsak hastalıklarının teşhis etmek ve izlemek için altın standarttır. Ancak, bu yaklaşım invazivdir ve genellikle sınırlı kullanılabilir, bu da hastalar için uzun bekleme sürelerine yol açar. Sonuç olarak, hastalık aktivitesinin invaziv olmayan biyobelirteçlerle izlenmesi çok önemlidir.
İnflamatuar bağırsak hastalıkları için Biyobelirteçler
Biyobelirteçler, kan, idrar, doku veya dışkı gibi biyolojik örneklerde niceliksel olarak değerlendirilebilen ölçülebilir bileşikler veya maddelerdir. Son araştırmalar, hastalık aktivitesini değerlendirebilen, hastalık seyrini tahmin edebilen ve İnflamatuar bağırsak hastalıklarında terapötik yanıtı izleyebilen biyobelirteçler geliştirmeye odaklanmıştır. İncelenen en alakalı biyobelirteçler arasında dışkıda kalprotektin ve C-reaktif protein (CRP) bulunur.
Bağırsak iltihabında mukozal geçirgenliği artırır ve bu da daha fazla lökositin mukozadan geçmesine ve bağırsak lümenine nüfuz etmesine neden olur. Lökositler dışkıda alınabilir ve mikroskop altında tespit edilebilir, ancak degranülasyonları hızlı olduğundan yalnızca taze dışkılar analiz edilebilir. Bununla birlikte, bazı lökosit proteinleri (laktoferrin ve kalprotektin gibi) dayanıklıdır ve lökosit aktivitesinin vekil belirteçleri olarak kullanılabilirler.
Dışkıda Kalprotektin
Kalprotektin, nötrofiller ve diğer bağışıklık hücreleri tarafından ifade edilen sitozolik kalsiyum ve çinko bağlayıcı bir proteindir. Dışkıda bir haftaya kadar stabil kalabilen bir proteindir ve bu da onu invaziv olmayan izleme için ideal bir biyobelirteç yapar. Dışkıda kalprotektin, İnflamatuar bağırsak hastalıkları için kapsamlı bir şekilde incelenmiştir ve endoskopik, histolojik ve transmural hastalık aktivitesiyle optimum korelasyon göstermiştir. Farklı çalışmalar, İnflamatuar bağırsak hastalıklarında dışkıda kalprotektinin sağlıklı kontrollerden ve fonksiyonel gastrointestinal bozukluklardan ayırt etmede yüksek duyarlılığa ve özgüllüğe sahip olduğunu iddia etmektedir. Fekal kalprotektin hastalık aktivitesini doğru bir şekilde tahmin ettiği ve birçok vakada kolonoskopi ihtiyacını azalttığı da gösterilmiştir. Özellikle bakteriyel kökenli gastrointestinal enfeksiyonlarda, dışkı kalprotektin konsantrasyonları oldukça yüksektir ve hastalığın şiddetiyle ilişkilidir.
Dışkıda Laktoferrin
laktoferrin, nötrofilik granülositlerin granüllerinin bir bileşenidir. Elastaz, miyeloperoksidaz ve lizozim gibi diğer nötrofil proteinleri gibi laktoferrin de hastalığın aktif evrelerinde dışkıda artar. Dışkıda laktoferrin, kalprotektin gibi makroskobik inflamasyonun varlığına karşı yüksek duyarlılık ve özgüllük gösterir.
C-reaktif protein (CRP)
CRP, karaciğerin inflamasyona yanıt olarak ürettiği akut faz reaktan proteinidir. Seviyeleri genellikle inflamatuar bağırsak hastalığı olanlarda özellikle aktif hastalık evresinde yüksektir. CRP, serum örneğinden çalışılır ve hastalık aktivitesini izlemek ve tedavi yanıtını tahmin etmek için biyobelirteç olarak kullanılmaktadır. CRP tek başına fekal kalprotektin kadar spesifik olmasa da, diğer biyobelirteçler ve klinik endekslerle birleştirildiğinde değerli bilgiler sağlayabilir.
Anti-nötrofil sitoplazmik antikorlar (ANCA)
Bir oto antikor olan ANCA, ülseratif kolit hastalarında otuz yıldır bilinmektedir ve ülseratif koliti Crohn hastalığından ayırmada %52 duyarlılığa ve %91 özgüllüğe sahiptir. ANCA ölçümünün yalnızca ülseratif kolit tanısı için değil, aynı zamanda hastalığın şiddetini ve yayılımını değerlendirmek ve klinik seyri tahmin etmek için de yararlı olduğuna dair kanıtlar vardır.
Anti-Saccharomyces cerevisiae antikorları (ASCA)
Saccharomyces cerevisiae isimli bir mayanın hücre duvarına karşı gelişen antikorlardır. Bu antikor, Crohn hastalığında serumda bulunur, ancak ülseratif kolitte bulunmaz. Çalışmalara göre serumda ASCA, Crohn hastalığını ülseratif kolitten ayırmada %56 duyarlılığa ve %88 özgüllüğe sahiptir. Dahası, ASCA pozitif Crohn hastalığı hastalarında, daralma ve penetran davranış, daha erken başlangıç ve perianal hastalık dahil olmak üzere ciddi hastalık riski daha yüksektir ve bu da cerrahi müdahaleye olan ihtiyacı artırır.
Hem ANCA hem de ASCA oldukça özgüldür, ancak duyarlılıkları oldukça düşüktür, bu nedenle bu testler tarama amacıyla kullanılmaz.
ASCA pozitifliği ve ANCA negatifliğinin duyarlılığı ve özgüllüğü pediatrik Crohn hastalığında daha yüksektir. ANCA ve ASCA, inflamatuar bağırsak hastalığı tanısından yıllar önce bile serumda tespit edilebilir. Bu belirteçlerin erken tespiti, bu nedenle gelecekteki hastalık riskini belirlemeye ve daha agresif bir klinik seyir gösteren hastaları belirlemeye yardımcı olabilir.
Dışkıda kalprotektin ve laktoferrin, İnflamatuar bağırsak hastalıları, inflamatuar olmayandan ayırt etmede en hassas testler olarak kanıtlanmıştır. Bununla birlikte, serumda anti-nötrofil sitoplazmik antikorlar (ANCA) ve dışkıda laktoferrin, en spesifik olanlardır. Yani İnflamatuar bağırsak hastalıları için dışkıda kalprotektin en hassas ve dışkıda laktoferrin daha spesifik testlerdir. Ancak henüz Crohn hastalığını ülseratif kolitten ayırt etmede kolonoskopiden daha etkin bir biyobelirteç yoktur. Bu konuda duyarlılığı en yüksek test ASCA olabilir ama yeterli değildir.
Kalprotektin hastalarını takibinde yaygın olarak kullanılmaktadır; ancak bu testin performansını etkileyen bazı parametreler olduğu unutulmamalıdır. Dışkı kalprotektinin uygun klinik kullanımı, analiz türünden etkilenebilir. Fonksiyonel bağırsak hastalığını organik bağırsak hastalığından ayırt etmek için eşik değeri standartlaştırılmamıştır ve kullanılan teste ve test türüne bağlı olarak değişir. Ayrıca duyarlılığı, 65 yaş altı hastalarda kontroller ile İnflamatuar bağırsak hastaları arasında ayrım yapmada tatmin edicidir, ancak yaşlı hastalarda daha düşüktür. Diğer taraftan pozitif değerlerin de dikkatli yorumlanması gerekir. Kalprotektin düzeyleri, kolorektal kanserli hastaların %85'inde ve inflamatuar rahatsızlıkları olan hastaların %81'inde, ancak normal veya önemsiz endoskopik bulguları olan hastaların da %37'sinde de yüksek tespit edilebilir. Özellikle bakteriyel kökenli gastrointestinal enfeksiyonlarda, dışkı kalprotektin konsantrasyonları oldukça yüksektir ve hastalığın şiddetiyle ilişkilidir. Bu nedenle kalprotektin yorumlanmasında zorluk çekilebilir. Bu nedenle değerlendirme mutlaka diğer testler ve endoskopi/kolonoskopi gibi ileri tetkiklerle birlikte yapılmalıdır.
Uzm. Dr. Tutku Taşkınoğlu